Doğallık

Takriben 15-16 yaşlarında keşfetmiştim bu kavramı ve çok da hoşuma gitmişti. Ben doğalım. Ben doğallığı seviyorum. Doğal olmak nedir? Kendin gibi olmak mı? Kendinin kim olduğunu biliyorsan sorun yok ama peki ya bu karmakarışık akıllarımız ve bağlantımızı kestiğimiz ve bize genellikle pek yanıt vermeyen kalplerimizle karman çorman birileriysek. 

Sizi bilemem ama ben şu anda biraz öyleyim. Yani, empatik olmak denen şey var ya; aslında bazen cok da tehlikeli olabiliyor. Şöyle ki, empati yapıp, o insanı anlayıp, kendin gibi devam edebiliyorsan yoluna sorun yok ama tamamen içselleştirip, o insanın yerine geçiyorsan; kendi hayatını da sanki oymuş gibi değiştiriyorsan; orada epey bir sıkıntı oluyor. Bence bu tamamiyle hastalıklı bir şey. Ahh Ahh… ayar, ölçü… Mühim şeyler bunlar tabi. 

Neyse konudan fazla sapmayım; doğallık. Kendin gibi olabilmek. Bir başkasını anlamak ama kendinden asla vazgeçmemek. Kendine istemediğin haller yüklememek; sırf o birilerine ya da bir yerlere ait olabilmek için. Bence doğallık budur. Kendin olabilme durumu. Fakat o yaşlardayken, biraz daha dardı tabi manası benim için. Doğadan gelen bir kız olmak gibi bir şeydi. Yan, makyajlı, süslü püslü, sürekli popüler olmaya çalışan bir narsist olmak yerine; temiz, ferah, aydınlık ve kendiyle barışık kalabilmekti. Uzun süren uğraşların sonunda, bir narsist (tabi o zamanlar bunun benim literatürümdeki adı havalı veya topgirl filandı) olamayacağımı, her ne kadar herkes bana böyle bir mana yüklemeye çalışsa da benim mükemmel görünmek adına mükemmel hissetmekten vazgeçemeyeceğimi anladığım andan itibaren mutlu bir doğal kız olmuştum. Ve gerçekten mutluydum…

Ama hani bir söz var ya; yalnızım çünkü siz varsınız. İşte ben de şimdi herkes gibi kolumu bacağımı yine diğerlerine kaptırmış, uyum sağlamam için bu topluma sürekli bir yanlarımdan çekiştirildiğimi hissediyorum. Sadece ben varken, iyiyim, mutluyum, hüzünlüyüm ama onun da bir anlamı ve ruhumu besleyen bir yanı var. Ama başkaları işin içine girince; dengem sarsılıyor. O yüzden hep ıssız ada hayalleri kuruyorum. Sadece benim olacağım bir ıssız ada…

Yani her şeyin fazlasının zarar olacağı gibi, sanırım doğallığın da fazlası biraz zararlı. Tabi sen ve ben olabilmemiz için. Sadece benken hiç de fena sayılmaz. Ama sen girince işin içine arkadaş benim bütün kurduklarım, doğallığım, kendiliğim yıkılıveriyor. Yani aslında ben bütün kalkanlarımı indirip, sonsuz sevgi ve güven içinde yaşamak istiyorum. Ama ne yazık ki öyle bir dünya yok. Çünkü hepimizin içinde  ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan o “kötü” bana zarar verebilir. Ya da bendeki sana. Bilmiyorum işte. Nerede başlayıp, nerede bittiğimizi… Sanırım anlamanın tek yolu da yaşamak ve kabullenebilmek. 

Bol doğallıklı günler 

2015

Yorum bırakın